Etiket: insanlar
HER ZAMAN GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİL
DELİKANLI
HUZUR
EMEK
12.08.2006 tarihinde Milliyet Bloga “İçilen Kahveler” isimli şöyle bir yazı yazmıştım:
RESİM: Victor Gabriel Gilbert
ŞEMSİYE
HERŞEY GEÇİP GİDER…
Sonra o adam geldi. Bir bir söyledim gidenleri. “Herşey geçip gider.”dedi “Hayat da budur.” Ve ben o cümle o adamın dudaklarından dökülürken kendimi hiç hissetmediğim kadar öksüz hissettim.
Fotoğraf: http://www.ohgizmo.com
BAKIŞ AÇISI
-Kızım kızım kızım… Ay bastın bile… “
Halının beyaz kısmına, küçük bir nar tanesinin ezilmesiyle birlikte, pembe soyut bir şekil ilave oldu. Annemin çığlığı benim şaşkınlığım babamın gülüşü birbirine karışırken hepimiz eğilip lekeye baktık.
Annem; “Tüh gitti güzelim halı bu leke de çıkmaz ki!”
Ben; “Bence farkedilmiyor. Zaten halının pembeli desenleri var. Üstelik leke köşede kalmış. Boşver sorun etme.”
Babam: “Nar lekesi uğurdur uğur. İyi ki ezildi. Nar taneleri gibi güzellik yağacak evimize.”
ELEKTRİK SÜPÜRGESİ
El çenede göz etrafta biriydim artık. Sahi ne yapıyorduk biz? Bu kadar önemli olan ,bu kadar acil olan, bu kadar kendimizi unutturan neydi? Kim için ve ne için koşturup duruyorduk? Sonuçta ne kazanacaktık? “Vur kapıyı, çık” dedi içimin şeytanı. “Sus “dedim. “Bana altından kalkamayacağım kararlar aldırma.”
Aylaklığa övgüler düzüyordum içimden. Yeşil kırlarda kaygısız uzanıyordu aklım. Ve gülüyordum koşup duran insanlara. “Bulut dışında olan acıyormuş gerçekten halimize” dedim. Yığılmış işlere bakıp omuz silktim. Yapacaktım ve yenileri gelecekti onları bitirince de diğerleri. Hep böyle oluyordu ve hep böyle olacaktı. Tüm kağıtlar içinde kendimi unutacaktım. Ve bulut dışındakiler gözlerinden yaşlar gelinceye kadar güleceklerdi. Ve işin acı yanı güldükleri için onlara kızamayacaktım bile.
Ses kesildi. Biri elektrik süpürgesini kapadı. İçimi kaygı ve acele sararken bulut da etrafımda usul usul genişledi. Yeniden içerdeydim…
Fotoğraf: http://www.137.com
ÇORBA
Gülümsedim ve şöyle dedim:
Şaşkın şaşkın baktı yüzüme. “Sanırım çorba olmaz.”dedi. “Elbette çorba olmaz.”dedim.”O çorbanın içine tükürülmesiyle birlikte çorba artık çorba olmaktan çıkar. İşte bu olay da tıpkı bu çorba ve tükürük hikayesine benziyor. O nedenle benden çorbayı anımsamamı isteme. Çünkü benim aklımda sadece o çorbanın içine tükürüldüğü an kaldı. Ve ben melek değilim. Bu çeşit bir kötülüğü affedecek kadar geniş kalpli de değilim. Kimse değildir. Bana şunu tavsiye edebilirsin: Çorbayı da unut tükürüğü de. Zaten yapmaya çalıştığım da bu. Ama sakın bana tükürüğü unut ve çorbanın sıcaklığını ve güzel kokusunu anımsa deme. Anlaştık mı?”
Fotoğraf: http://www.willamettecomunity.com