Tüm bunların sebebi odaklanma sorunu olabilir. Aklın sürekli başka çiçeklere konan bir arıya benzemesi de olabilir. Tüm bunlar belki de binlerce kitap olan bir dünyada ömrün ancak onların pek ama pek azını okumaya yeteceğinin akılda sinsi bir kitle gibi yer etmiş olmasındandır. Kimbilir?
Etiket: Kitaplar
İNSANLAR, KİTAPLAR VE ÖNYARGILAR
-Ne yani sen bu çok satanlar listesindeki kitapların hepsini okur musun?
KİTAPLAR, YAZARLAR VE ÇOCUKLAR…
KİTAP ÜZERİNE…
IGNATIUS’UN LANETİ
Şöyle başladı;
“Artık uyumalıyım” dedim kendi kendime. Göz iflas etmişti çünkü. Zihin hala “oku oku, izle izle” diye tepinirken göz “yeter artık kapatıyoruz.” deyince “tamam” dedim “artık uyku vakti.” Dedim ya zihin nedense yorulmamıştı. Yatağa girer girmez o muzip oyunlarına başladı. “Hatırlıyor musun?” dedi “bir kitap okumuştun. Komik bir kahramanı vardı. Adı neydi onun?” Elbette hatırlamıyordum. Adamı hatırlıyordum. Şapkasından göbeğine hatta bıyığına kadar ama ne kitabın adını ne onu yazanı ne de o komik adamı ne diye çağırdıklarını. “Dene” dedi zihin. Hatırlamayacağımı ve hatırlamak için kendimi paralayacağımı bildiği için o sinirbozucu kahkahayı boşluğa salmayı da ihmal etmedi elbette. El mi yaman bey mi yaman diyerek başladım hatırlamaya çalışmaya. Zihnime “hadi ordan” diyerek yatağımdan kalkıp kitaplıktan kitabı bulabilirdim elbette ama ben de inatçının tekiydim. Üstelik bu iyi bir alıştırma olabilirdi hafızayı güçlü tutmak için. Başladım elimdeki verileri bir bir sayıp dökmeye; “Hani üzerinde çok hoş bir resim vardı. Bir adamın başı ve bir şarap şişesi. Adamın gözü boşluk gibiydi. Üzgün bir yüzü ve görkemli bir burnu vardı. O resmin üzerinde ne yazıyordu? Hadi yapabilirsin hatırla. Tek kelime miydi yoksa iki mi? Sanırım tek. Yok olmayacak. Yazarın üç adı vardı. Evet. Hani hüzünlü bir hikayesi var. O intihar etmiş ve annesi bastırmış kitabı. Yoksa o başka biri miydi? Hayır hayır bu o. Gelmiş geçmiş en iyi kitaplardan demişlerdi ve sen de okuyunca kesinlikle doğru söylemişler demiştin. Tamam bu da mı olmadı? O zaman o komik kahramanı anımsamayı dene. Onu çok sevmiştin. Tam bir kaçıktı. Herhangi bir işte uzun süre çalışamıyordu hani. Hatta bir sözü vardı. Şöyle bir şey miydi: “Şimdi işe gitmek gibi…. karşı karşıyaydı.” Peki o cümlenin tam ortasındaki kelime neydi? Delilik mi? Saçmalık? Hayır değil. Tanrım. Hayır hatırlayamıyorum.”
Ben öfkeden dişlerimi sıkarken zihin bacak bacak üzerine atmış memnuniyetle gülümsüyor. Bu “sana söylemiştim, hatırlayamazsın” ifadesine kızıyorum. Şu gece vakti uğraştığım saçmalığa ise daha da çok. Dakikalar boyu düşünüyor ve sonunda pes ediyorum. Kendi kendime “başka birşeyler düşünürsem o isimler birden aklıma gelir” diyorum. Yok bütün düşünceler bir şekilde yine o dört soruya bağlanıyor. Kitabın adı ne, yazarın adı ne, kahramanın adı ne ve o anımsadığın cümlenin ortasındaki kelime ne? Yine dakikalar geçiyor. Hayır imkansız. Düşüncelerimi başka bir yere yönlendiriyorum yine. Ve ne zaman bilmiyorum ama uykuya dalıyorum.
Sabah uyandığımda herşey buhar olup uçmuş oluyor. Kahvaltı, gazeteler falan filan derken pat diye aklıma üşüşüyor sorular. En iyisi kitaplığın kapağını açmak diyorum ve birden tüm cevaplar ellerimin içine düşüyor. Kitabın adı: Alıklar Birliği Yazan: John Kennedy Toole. Kahramanın adı:İgnatius. Anımsanamayan cümle: “Şimdi işe gitmek gibi bir sapkınlıkla karşı karşıyaydı.”
Muhtemelen İgnatius’un lanetiydi bu. Belki de değildi. Belki herşey benim hafızamın berbatlığından kaynaklanıyordu sadece. Evet. Öyleydi.
Resim: http://www.xerop.com