Etiket: beni kategorize etme
KATI KÜTLE, ESNEK DAL
Olaylar zaman zaman akla gelmeyecek biçimde ard arda geliyor. Ve bu olayların olacağı daha önceden söylense aşırı tepki vereceğimi düşünen ben, olaylar olduğu vakit sandığımdan çok daha farklı hareket edebilme kaabiliyetine sahip olduğumu şaşkınlıkla görüyorum. Tüm bunların sonunda ise o eski, kesin ve katı fikirleri terkedip daha esnek, olayların akışına göre şekil alıp soğukkanlılıkla herşeyi yoluna koyabilen biri olmaktan memnuniyet duyuyorum. Bütün bunlar nedeniyle son zamanlarda rüzgar çıktığı vakit eğilen bir dal olmanın hayatı kırılmadan, doğru dürüst sürdürebilmek için şart olduğunu düşünüyorum.
Bazıları katılık ve kesinliğin istikrar olduğunu söylerler. Ben aynı fikirde değilim. Çünkü hayat hiç bir zaman elimizdeki kabın şeklini almıyor. Bizim kurallarımıza göre değil kendi kurallarına göre oynuyor. Ve bize o kuralları öğrenmezsek ya da kendi kurallarımızda ısrar edersek neler olacağını attığı şamarlarla gösteriyor.
KUŞLAR, DAVULCULAR VE VAMPİRLER
GÜZEL NEDİR SOPHIA?
"BİRAZ KENDİNDEN BAHSETSENE"
ORADA
Fotoğraf: Life
İNANÇ
Tam dört tane inek var. Bir köpek ve bir de kedi. Sayamadığım kadar çok tavuk. Gelişigüzel dikilmiş zeytin ağaçları ve güller var bir de. Yeniden yanıma dönüyor. Papatyalara bakıp “ne güzeller” diyorum. İnekler yiyormuş papatyaları. “sütleri burcu burcu kokar papatya yedikleri için” diyor. “Aslında” diyorum “papatyaları kurutup çay yapıyorlar. Gece uyumadan önce bir fincan içersen rahat huzurlu uyursun. Ben de kışın hep içtim.” Kadın şaşırıyor. “Ben” diyor “hiç rahat uyuyamıyom. ” Başlıyor geçen gün gelen kadını anlatmaya. “Garı geldi. Deyze dedi şu papatyaları alayım mı dedi. Gız al nolacak dedim. Heee bir sürü var zatı. Alsın nolcak. Allah’ın verdiğini guldan mı sakınacam de mi gızım? Poşetlere doldurdu aha şu yamaçtakinin hepini yoldu götürdü. Demek ki o garı da ondan toplamış.” Sonra papatyalara bakıp bir süre susuyor. “Gız essahtan iyi gelir mi? Rahat uyur mu insan içince?” Gülümsüyorum. “Ben geçen yıl hep içtim.” diyorum “rahat rahat uyudum.” Sonra düşünüyorum. Belki de ben buna inandığım için öyle uyumuşumdur. Varsın o da inansın içsin ve rahat uyusun. Hem ona bir zararı olmaz ardı ötesi bitki çayı değil mi? “Ama” diyorum “çok fazla içme. Küçük bir fincan yeter. Bitki çaylarını çok içmek zarar verirmiş.” Başını sallıyor. “Gızım” diyor “fincanınan içmesem de çay bardağıynan içsem olmaz mı?” “Olur olur” diyorum “ben sadece miktarı anlatmak için fincan dedim.” Seviniyor. “Ben bunların hepini toplar guruturum şindik” diyor. “Rahat rahat uyurum. Gızım gurban olurum sağolsasın.” “Sen sağol” diyorum.
Bu kez bahçede eşinen tavukları kovalamak için yanımdan uzaklaşıyor. Aklıma babaannem geliyor. Erkek kardeşimle birlikte baş ağrısı ilacı olarak ona verdiğimiz kırmızı bonibondan sonra “o ilaçtan alın bana başka ilaç istemem. Bir tek o kesiyor ağrılarımı” diye tutturmuştu. Bir ilaç kutusunun içine bonibonların kırmızılarını seçip doldurmuştuk. O zaman anlamıştım inancın insan vücudunun tek ilacı olduğunu.
O papatya çayı konusunda onu yeterince inandırabilmişsem eğer artık rahat uykuları olacaktı. İçten içe sevindim. Bitkilerin çok fazla tüketilmediği takdirde insana zarar vermeyeceğini biliyordum bilmesine ya yine de biraz araştırma yaptım ve o kadına verdiğim bilginin yanlış olmadığını görünce rahat etti içim. Papatya hakkında şu söyleniyordu: ” Papatya çayı, sizi yatağa huzurlu bir şekilde yatıracak bir çay. Sakinleştirici özelliği sayesinde papatya çayı, kaygılı ve sinirli bir bünyenin en iyi panzehiridir.”
Fotoğraf: Bilim ve Sağlık